Malum İngilizce bir kelimenin okunuşunu yazınca Türkçe oluyor. Bunu bilmeyenimiz yoktur. O yüzden Microchip crysis kelimelerini okunduğu gibi yazdım ki herkes anlasın diye. Nominal zaten öyle okunuyor, value'nun da Türkçesi dolayısıyla velyudur
Şimdi gelelim mevzuya, mikroçip krizi olmadan önce, fotoğraf makinesi üreticileri her yıl yeni, yani daha fonksiyonel ve daha hızlı modeller çıkarıyordu. Makinelerin de "çıkış fiyatı" diye bir kavram vardı. Çünkü her yeni model çıktığında mevcut modellerin fiyatı azalırdı. Mesela Panasonic GH3 ilk çıktığında çıkış fiyatı 1700 usd idi. Sonra GH4 çıkınca GH3'ün fiyatı 1200 usd seviyesine indi. GH4'ün de çıkış fiyatı 1700 usd idi bu arada. Sonra GH5 1700 usd fiyatla çıkarıldı. GH4'ün fiyatı 1200 usd oldu, GH3 800 usd seviyesine geriledi. Sonra da üretilmemeye başlandı. Bu sene de GH5 II, 1700 usd fiyatla çıktı, GH5 1200 usd'ye geriledi. GH4 üretimden kalkmıştı zaten.
Niye böyle oluyor? Madem GH3 gibi bir makineyi 800 usd fiyatla satabiliyorsun da niye baştan millete yüksek fiyattan satıp fahiş kârlar elde ediyorsun! diye markalara kızsanız, haklısınız.
Bu kadar mikroçip, sensör (İngilizcesi sensor, bizler kibar toplum olduğumuz için ö ile okuruz) üretebilecek kadar zeki olan üreticiler bu çıkışmayı sakinleştirecek, bu kızgınlığı dindirecek bir cevap üretemezler mi? Tabii ki üretirler. Onlar da diyor ki efendim bu ekonomiyiz of skaladır. Yani İngilizce söyleyecek olursa economies of scale. Yani skala ekonomisi. Ne kadar çok birim makine satılırsa araştırma geliştirme ve ilk fabrika kurma masrafları da o kadar çok ürüne bölüştürülürse birim başına maliyet azalır, fiyatlar da ucuzlar. O yüzden bir üründen ne kadar çok satarsak fiyatı da o kadar ucuzlar.
Yalaan!
Aha çip krizi var, yeni model çıkartamıyorsunuz, eski modelleri piyasaya inject etmeye, yani Türkçe'sini söyleyeyim enjekte etmeye devam ediyorsunuz. Hem de fiyatlar da hiç düşmedi. Sizin mezuranız (İngilizcesi tahmin ettiğiniz gibi measure) daha ne kadar girecek tüketicinin cüzdanına.
Allah'tan yeni model çıkartamıyorlar da biz de elimizdeki makinelerin aslında işimize ne kadar yaradığını, ihtiyacımızı ne kadar da iyi karşıladığını anlamış olduk.
Böylelikle teknolojik ürünlerin, sırf yeni çıktığı için nominal değerlerinin fahiş tutulduğunu da anlamış olduk.
Ve yine teknolojik ürünlerin ömrünün yeni model çıkana kadar değil, artık çalışmayana kadar olduğunu da anlamış olduk.
Telefon işi de böyle. Ben Samsung Note 8 kullanıyorum. Kalemi ile kulağımı, göbeğimi kaşıdığım için bir türlü vazgeçemiyorum. İlk aldığımda ne işime yarıyorsa, yani aynı göbek, aynı kulak bir şey değişmedi ki yine benzer işler için kullanmaya devam ediyorum. Yeni modeli neden alayım?
Ne kadar enteresan değil mi? İngilizcesi interesting demek ama ben Türkçe kullanmayı tercih ediyorum tabii.
Herkese bol şatırlı yıllar. Atalarımızın dediği gibi kavgada şatır sayılmaz. Hele video kameralarda şatırın bir ehemmiyeti yoktur. Elektronik şatır çıkalı beri zaten perde açılıp kapanmaz oldu, şatırvanlar iyice kurudu. Şatır kelimesinin aslı da farsça açılıp kapanan musluk manasına gelen şadırvan kelimesinden gelir. Falan filan (felony demek)